Dostlugun Birleştigi Yollar
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Ziyaretşi defteri
  ÇİÇEK RESİMLERİ
  GÜZEL RESİMLER
  AL BAYRAĞIMIZ
  MANZARA RESİMLERİ
  KORKUNÇ RESİMLERRR!!!!!
  SANATÇI RESİMLERİ
  İSMAİL'İMİZ YK'MIZ
  FB RESİMLERİ
  GS RESİMLER
  KOMİK RESİMLER
  MSN AVATARLARI
  İFADELER
  ARABA RESİMLERİ
  MEKKE-MEDİNE RESİMLERİ
  PARLAK RESİMLER
  İBRETLİK RESİMLER
  RAP&ROCK RESİMLERİ
  SATANİST RESİMLERİ
  SEVGİ RESİMLERİ
  EBRU SANATI RESİMLERİ
  HEPSİ GRUBUNUN RESİMLERİ
  BEBEK RESİMLERİ
  ŞİİRLER
  VİDEOLAR
  TV İZLE
ŞİİRLER

.
ace="Verdana" size="2">
       DAMLA DAMLA SEN

Yağmurları bekleme yeter dön artık 
Yağmak zorunda değilsin susamış bedenime 
Öyle çok özlemişim, seviyorken delice 
Düşmek zorunda değilsin her gece düşlerime; 
Bırakda rüyalarda kendim sarayım. 

Yağmurları bekleme dinsin bu hasret 
Damla damla gelişin bana huzur vermiyor. 
Ellerini tutmak için çabalıyorken 
Avuçlarımdan kaçışın beni mutlu etmiyor. 
Bırakda sana tamamen sahip olayım. 

Yağmurun kokusuna sardım 
Tutamadığım kendimi. 
Damla damla sen 
Çisil çisil sen 
Aklıma düşen sen her yağmurda 
Aklımda bir başka sen oluşuyor 
Çıktığım yağmur dualarında. 
Bırakda dualarım günahlarım için olsun. 

Hakan Şengün



             KIRMIZI GÜL

Geçen yıl sonbaharda, 
Kırmızı bir gül, 
Bırakmıştım kapına, 
Onu alıp kokladın mı, 
Kurutup koynunda sakladın mı, 
Baktıkça beni hatırladın mı? 
Kırmızı gül aşkı anlatırmış, 
Aşkımı anlatabildim mi? 
Bu sonbaharda da, 
Kırmızı güllerle geldim kapına, 
Binlerce kırmızı gülle, 
Evini gül bahçesine, 
Yüreğimi aşk cennetine 
Çevirecektim... 
Kapın kapalıydı, 
Sen yoktun, 
Gitmiştin, 
Kırmızı güller kaldı elimde, 
Bir acı var yüreğimde, 
Kırmızı güller kurudu, 
Sahipsiz öksüz kaldı, 
Bense bi çare, 
Kapında nöbetteyim hala... 

Umut Gül
                    SENİN YOKLUGUN VAR YA

Ölenin adresi bellidir
toprağına dokunursun, konuşursun,
sesini duyurursun.
Ya giden nerdedir, ne yapar bilemezsin
onu iki dünyada da bulamazsın,
yokluğundan başka hava soluyamazsın…

Tuz tadını,
şeker adını yitirmiş,
su saflığını
geceler gündüze ilişmiş,
bütün duvarlar aynı
soğuk yüzünü sakınmıyor,
adı gibi duvar işte
ne dersem aldırmıyor
kaç çığlığıma direndi…

Toprak otlara can değil ki
çiçekleri hiç aramasın
o papatyanın göbeği gözlerin…

Yıllarca anlattıkların asırlara taşıyor
sözlerinin harfleri milyon sayıda
gökyüzünden üstüme dökülüyor,
her biri kurşun tanesi
kalabalık kentte tek hedef benim
hiç kimse farkında değil
kan içinde yaralı gezdiğimin…

Yokluğun var ya…
senin akla ziyan, bela yokluğun var ya…
her şeyi ters düz eden yokluğun var ya…

Güneş dünyayı terk etmiş,
ay peşinden gitmiş,
yıldızlar yere düşmüş,
yağmur toprağa küsmüş,
bebeklerin benzi solmuş,
yeni gelinler dul olmuş,
çığlığın bademcikleri alınmış,
dağlar heybetini yitirmiş,
tümseklerin şaklabanı olmuş koca dağlar
her ne oluyorsa
vallahi senin yokluğundan oluyor.

Yokluğun var ya…
senin akla ziyan, bela yokluğun var ya…
her şeyi ters düz eden yokluğun var ya…
limiti dolmuş hastaneler,
kifayetsiz cümleler,
Mavihüzün’ün şiirleri iç karartıyor,
iki metre boyunda cüceler,
her şey saçma, her şey anlamsız
akıllara ziyan geliyor,
tıka basa tımarhaneler
Mazhar Osman’ı arıyor
ziftlenmiş zavallı zihinler.

Aşk a kilitli bütün kalpler
virüsü saldırıda
salgın kenti aşmış
dünyaya yayılmakta…

Sevdalıları imha ediyor askerler
salgın bulaşıcı
aşıkların sayıları arttıkça
yok olacak evren,
satılık aşklar sahibinden devren
ama alan yok.
´´ nasıl aşık olunmaz´´
dersleri veriliyor
kenar, köşe, her bir adım kalpte.

Her şey şer, her şey saçma
anlamsız, mantıksız.
her ne oluyorsa
vallahi senin yokluğundan oluyor.

Yokluğun var ya…
dermanı dermansız yapan yokluğun,
yokluğun açlık,
yokluğun soğuk,
yalınayak yetimin gözyaşı yokluğun…

Yokluğun var ya…
öksüze atılan şamar,
yetimden esirgenen ,
kelime-i şahadet için saklanmış
son nefesi çalan adi hırsız yokluğun…
bakire kalpleri dul eden virüs yokluğun
dünyamı metrekareye sığdıran
mercek yokluğun…

Yetmez! daha anlatayım mı?
Yokluğun var ya…
tat alma duyumu bozan,
dünyayı gözümde kıyamet kılan
yokluğun var ya…
yaşarken ölümle metres kalmak,
ölememek sürünmek,ziyan olmak,harcanmak yokluğun.

Hiç bir zaman terk edişini
hazmedemez bu yürek
metresimle nikah kıyana dek
peşimi bırakmaz yokluğun.
Yokluğun yokluk, yokluğun açlık,
kanatsız kuş yokluğun,
sinsice katlettiğin
aşkımın çığlığı yokluğun.

Yokluğun var ya…
sırat köprüsünden geçmeye bir adım kala
uçurumdan düşmek yokluğun
yokluğun boşluk, huzursuzluk,
bir lokma ekmeği boğazıma dizen
zehir zıkkım,
akla zeval yokluğun…

Senin yokluğun var ya……

Anneme Mektup
Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,
Her gün biraz daha süzülmekteyim.
Her gece, içinde mermer döşeli,
Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.
Böylece bir lâhza kaldığım zaman,
Geceyi koynuma aldığım zaman,
Gözlerim kapanıp daldığım zaman,
Yeniden yollara düzülmekteyim.
Son günüm yaklaştı görünesiye,
Kalmadı bir adım yol ileriye;
Yüzünü görmeden ölürsem diye,
üzülmekteyim ben, üzülmekteyim
Necip Fazıl Kısakürek

ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum
gecenin efkarı iniyor perde perde
sevdanın hayali vuruyor arada bir içime
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
hani su perdelerinde mavi kus resimleri olan
ali bakkalın hemen yanında 17 numara
o kırgın hayatin tam ortasında
hani duvarlarında hala yazılar olan o sokakta
biri gurbetin ,biri ihanetin,
biride seni böyle sevmenin hikayesi
sevdanın cami bana bakıyor ben cama
ve bak sen su seren cama
pencere önünde menekşeler ,hatmiler
bide gece sefası ,bide haytalığı adamın
abi b ide sevdanın hayali vuruyor arada içime
iyi oluyor diyorum bu sana iyi oluyor
arada bir arkadaşlar geliyor laflıyoruz oradan buradan
anlarsın ya güzel abim
iç cebimde bir umut doğuyor
bide nerden bulduysam resmi sevdanın
resimde inadına gülüyor
sevdam gayri resmi bilmekteyim
gel ki benim abim birazda üstümüzde macera güzel duruyor
yani yakışıyor adama yakışıklı bir
hayat heybeye vurmuyor yüzümüze belasını
hayat sokağımızda bir kehribar tesbih gibi
dokuyor tanelerini takır takır yüzümüze
ben sevdanın oturduğu sokakta oturuyorum
geceler hiç bitmiyor ben hiç uyumuyorum
ağzımda fiyakalı bir ıslık
zulamda ağır yarası sevdanın
ali bakkalın çırağı metin anlıyor halinden İnsanin
metin nedir senin niyetin
kap bakalım abine bi taze ekmek biraz zeytin
bu aksam yine odamda efkar var
anlarsın ya metin adamın halinden adam anlar

         

Bilemezdim

Alnımda yazılı kadere

Sırf seni vermedi diye

Günahkarca isyan edeceğimi

Seni benden ayıracak

O zalim ölüme

Sırt çevirip rest çekeceğimi

Belki beni duyar diye

Gece gündüz Allah’ıma

Utangaçça dua edeceğimi

Cenneti terkedip yoksun diye

Sen varsın umuduyla

Cehenneme yürüyeceğimi

                         

 
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol